Bir önceki yazıda da bahsettiğim gibi İtalya - Fransa maceramızın özellikle İtalya ayağı biraz maceralı geçti. Şanssızlıklar daha Türkiye'den adımımızı atmadan havaalanında başladı. Oniki'de kalkacak olan uçağımız İtalya'da ki grev sebebiyle saat dörtte havalanabildi. Uçuş süresi, pasaport işlemleri, Bologna - Venedik arası yolculuk vs. derken biz daha ilk günü heba etmiş olduk. Böylelikle ilk gün Venedikte geçireceğimiz süre ertesi güne kaydı ve Verona turu iptal oldu.
Venedik
Açıkçası Venedikte kalacağımız otel (daha doğrusu Venedik'e yaklaşık 40 km. uzaklıkta) Radisson Blu diye çok sevinmiştim. Yolculuk öncesi ve yolculuk sırasında çektiğimiz yorgunluğu keyifle atarız diye düşünmüştüm. Fakat, Radisson'un olduğu oteller bölgesine gittiğimizde otelin başka bir yer olduğu ortaya çıktı (hala da hangi otel olduğundan emin değilim. Her eşyanın üzerinde farklı isim yazıyordu odada). Odalar çok da kötü olmamakla beraber (eskimiş eşya kokusunun yanı sıra temiz görünüyordu) banyoda sabun-şampuan diye minicik iki poşet dışında hiçbir şey yoktu ve banyo o bölgenin çok yeşil ve termal olmasından sanırım yüzlerce minik sinekle doluydu. (fotoğraflarını daha sonra oteller kısmında paylaşacağım). Her neyse sabah kahvaltının ardından otobüsle Venediğe doğru yola koyulduk. Otobüsü park alanında bırakıp, İtalya'da her şehre girişte ödenen şehir vergisini ödedik ve Venedikte ulaşımı sağlayan vaporettolarla yola çıktık. (Otobüslerin park edildiği alanda bolca hintli, bangladeşli satıcı var ve çoğunluğu türkçe biliyor. Venedik pahalı gelirse hediyelik eşya alışverişlerinizi dönüşte uygun fiyatlara buradan yapabilirsiniz). Turun büyük kısmı rehberimizle beraber gezmeyi ve gondola binmeyi tercih etti ama eşimle biz verilen kısacık zamanı kendimiz değerlendirmek istedik ve San Marco meydanında bir kahve içtikten sonra ara sokaklara attık kendimizi. İlk önce bilmeyenler için Venedik ve San Marco meydanı hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra geçirdiğimiz kısa günü anlatmaya başlayacağım...
Venedik kanallarla birbirinden ayrılmış ve köprülerle bağlanan toplam 118 ada, 177 kanal ve 420 köprüden oluşan bir şehir. 13. ve 17. yüzyıllar arasında ticaret ve sanatın beşiği olan bu şehir özellikle de Rönesans döneminde birçok sanatsal harekete ev sahipliği yapmış. Günümüzde ise Unesco dünya mirası listesinde yer alıyor ve binalarda izinsiz en küçük bir değişiklik yapmak bile yasak. Venedikte binaların kapıları çoğunlukla kanallara açılıyor ve her evin önünde ulaşımı sağlamak için kendi küçük teknesi bağlı. Şehirde ulaşım gondol, vaporetto ve küçük teknelerle sağlanıyor.
Şehir batma tehlikesinde olduğu için herşey sıkı kontrol altında yapılıyor. Bizdeki yollar gibi teknelerin gittiği yollar var ve yönler suya dikilen kazıklarla belirlenmiş herkes de buna uymak zorunda. Büyük kanal (Canal Grande) 4 km uzunluğu ve 30 - 70 metre eninde olan Venediğin en büyük kanalı ve bir S çizerek Venedik'in neredeyse büyük bir kısmını kaplıyor.
Venedik'te görülecek yerler:
San Marco Bazilikası (İstanbul'dan getirilen atlar)
San Marco meydanı sanırım dünyadaki en güzel meydanlardan biri. Adını içinde bulunan San Marco bazilikasından alan, geçmiş zamanlarda Venedik'in en önemli yerlerinden biri olan meydan günümüzde turistlerin en kalabalık olduğu noktalardan biri. Bunun en önemli sebeplerinden biri de etrafında gezilecek birçok müze olması. Meydana gittiğinizde size önerim ayağınızda su geçirmeyen bir ayakkabı olması çünkü her an sular yükselebilir ve sırıl sıklam olabilirsiniz (fotoğraflardan birinde meydanı sular basmaya başlarken görebilirsiniz. Meydandaki kafelerin garsonları yağmur çizmesi giyiyordu). Ayrıca meydanda bulunan ve kuruluş tarihi 1700'lü yıllara uzanan Caffe Florian'da birşeyler yiyip, espresso içmenizi öneririm. Ortam kesinlikle çok keyifliydi. (Bir de canlı müziğe denk gelirseniz muhteşem!) http://www.caffeflorian.com
San Marco'nun güvercinlerinin ise şöyle bir hikayesi var:
Ticaret için kıbrıstan gelen bir tüccar hediye olarak güvercinler getiriyor Venedik dükünün karısına. Bir süre sonra sayıları artıyor ve Venedik'in simgelerinden biri oluyorlar…
San Marco meydanını sular basmaya başladı...
Dükler Sarayı San Marco meydanında bulunan ve geçmiş dönemlerde Venedik dükleri tarafından konsey, mahkeme salonu ve konut olarak kullanılmış olan bir yapı. Günümüzde ise müze olarak kullanılıyor. Dükler sarayı 1603 tarihinde yapılmış olan aşağıda da fotoğrafını göreceğiniz ünlü "Ah'lar köprüsü, İç çekiş köprüsü, son nefes köprüsü" olarak adlandırılan bir köprü ile hapishane olarak kullanılmış bir binaya bağlanıyor. Bu köprünün neden bu ismi aldığına gelince; köprüde bulunan pencereler idam mahkumu alanların infaz edilmeye giderken dünyaya son kez baktığı yerlermiş. Ne kadar acı ! (Bu arada bizdeki müze kart gibi bir kart var venedikte - ve diğer şehirlerde- bu karttan alırsanız venedikte bulunan neredeyse tüm müze ve kiliselere indirimli olarak girebilirsiniz. Bu kartı gitmeden önce internet üzerinden de alabilirsiniz).
http://www.veneziaunica.it/en/ecommerce/products/pack/venice_citypass adresinden müze kartı inceleyebilirsiniz.
Ah'lar Köprüsü
Venedik tabiki bu kadar gezmekle bitmez bizim gibi tur peşinde koşmayacaksanız Murano ve Burano adalarına gidip meşhur Murano camlarından ve Burano dantellerinden alabilir, Rialto köprüsünden gondolların geçişini izleyebilir, diğer müze ve kiliseleri doyasıya gezebilirsiniz. Biz ise vakitsizlikten dolayı ara sokaklara dalıp etrafa bakınmakla yetindik ne yazık ki. Neyse bir dahakine kısmet... (Bu arada Venedik ünlü besteci Vivaldi'nin memleketi ve her yıl eylül ayında Vivaldi festivali düzenleniyor. Seneye o aylarda giderseniz aklınızda bulunsun. Güzel bir konser dinlemek isteyenler olabilir…)
Venedik'in simgesi olan gondollorın hikayesi ise şöyle;
Gondollar geçmiş yıllarda çöp taşımak, hasta taşımak ve itfaiye aracı olarak kullanılmış günümüzde ise şehir içinde ulaşım ve turistleri gezdirmek için kullanılıyor. Şu anda Venedikte 400 - 450 kadar gondol var ve yapımları katı kurallarla belirlenmiş. Enleri ve boyları santimi santimine belli. Ayrıca asimetrik olarak yapılıyorlar. Bunun sebebi ise ayakta yolculuk eden gondolcunun dengesini korumak. Gondolculuk ise babadan oğula geçen bir meslek. Gondollar oldukça pahalılar fiyatları 30 bin euro'dan başlayıp 80 bine kadar çıkıyor. Siyah olmalarının sebebi ise ünlü veba salgınına dayanıyor. Salgın sırasında cesetler gondollarla taşındığı için yas rengi olan siyaha boyanıyor...
Osmanlı - Venedik ilişkileri ise enteresan. Osmanlı döneminde Venedik ile sıkı ticari bağlantılarımız varmış (Muhteşem Yüzyıl izleyenler anımsayacaktır). Hatta ticaret için gelen çoğu tüccarlar kadınmış ve göz bebeklerini büyütüp, karşılarındaki erkekleri etkilemek ve daha çok satış yapabilmek için gözlerine bizde "güzelavrat otu" onlarda ise "bella donna" denilen bir bitkinin sıvısını damlatırlarmış. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalarda göz bebeği büyük olanlara karşı cinsin farklı tepkiler verip, etkilendiği de saptanmış.
Venedik'ten ne alınır
Venedik denince akla ilk olarak karnaval maskeleri ve cam işleri geliyor doğal olarak. Karnaval maskeleri birçok dükkanda bulunuyor. Aklınızda olsun özellikle San Marco meydanında bulunan dükkanlarda pazarlık ederek 100 euro'luk maskeyi 30'a alabilirsiniz. (Ben sadece bakmaya girsem de dükkana satıcı kadın ısrarla rakamı indirmeye devam etti).
Cam işleri konusunda ise gerçek Murano işi ile çin yapımı camları ayırt etmeye çalışmak biraz can sıkıyor. Çoğu dükkanda gerçek murano satılır yazsa da tam emin olamıyor insan. Ara sokaklarda daha tarz dükkanlarda gerçekliğinden emin olabileceğiniz ve kaliteli işlerde bulunuyor ama çok pahalılar. Bunların dışında Venedikte mercandan yapılma takılar da çok gözde. Klasik hediyelik olan magnetlerin yanı sıra gondolcu şapkaları, çizgili gondolcu T-shirtleri ve dantel şemsiyeler de alınabilecek eşyalar arasında. Bu arada Venedikte oldukça çok işportacı diyebileceğimiz satıcı var. Çoğunlukla ünlü markaların taklit çantalarını satıyorlar. 40 - 45 euro arası fiyatla başlayıp pazarlıkla 15 euro'ya kadar iniyorlar. Ama çanta almak isterseniz tavsiyem İtalya'nın neredeyse her şehrinde mağazası olan Carpisa isimli mağazadan çok uygun fiyatlara güzel çantalar alabilirsiniz yada gitme fırsatınız olursa Floransa deri işleri ile ünlü olduğu için orada bulunan deri pazarından çanta, cüzdan alışverişi yapabilirsiniz. Roma'ya giderseniz outlerde de ünlü markaların ürünlerine uygun fiyatlarla sahip olabilirsiniz (daha sonra onları da yazacağım).
Venedik maskeleriyle ilgili ufak bir bilgi: Ne kadar renkli, süslü, büyüleyici gözüküyorlar değil mi? Varsayımlardan birine göre Avrupayı kasıp kavuran ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan büyük veba salgını bu maskelerin çıkış noktasıymış. Veba salgını sırasında insanlar vücutlarındaki yaraları, hastalık izlerini gizlemek ve kokuulardan korunmak için takmışlar bu maskeleri. Maskeler daha sonra zengin-fakir sınıf farkını bir nebze olsun ortadan kaldırmak için etkinliklerde takılmaya başlanmış. Maskelerin Bauta, Moretto, Columbino, Larva isimli çeşitleri var. Her ne kadar artık çoğu yerde fabrikasyon çin malı maskeler satılsa da maskelerin asıl makbul olanları el yapımı cam, deri, porselen vs. gibi malzemelerden yapılanları. Bunların fiyatı ise neredeyse 100 eu'dan başlıyor. (Ünlü Venedik karnavalı her sene şubat ayında düzenleniyor).
Ana sayfada bulunan İnstagram adresimden Venedik ve daha bir çok gezi fotoğrafına da detaylı olarak ulaşabilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.