Savaş gazisi ARAP ŞÜKRÜ
Arapşükrü Sokağı, Bursa'nın en ilginç turistik köşelerinden biri…
Arap Şükrü şahsiyeti ise, Altıparmak'ta günümüzde Arapşükrü Sokağı adıyla anılan yerde yeni bir meyhane kültürü oluşmasına katkıda bulunan işadamı, asker.
"Arapşükrü Sokağı" 1992'de Osmangazi Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu'nun girişimiyle turizm amaçlı eğlence yerleri olarak düzenlendi.
Balık lokantaları, işkembe çorba ve paçacıları, yaz geceleri sokağa taşan masaları ve gezici saz takımlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini toplamaktadır.
Bursa'nın markaları ve değerlerinden biri, Arapşükrü Sokağı'dır.
Birçokları Arapşükrü Sokağı'na adını veren Arap Şükrü'yü, sadece "Arap kökenli bir meyhaneci" olarak tanır. Açıkçası ben de böyle biliyordum. Oysa Arap Şükrü (Değişmez), Kurtuluş Savaşı gazisi bir paşa torunu…
Savaş gazisi Arap Şükrü
1893 yılında Selanik yakınlarındaki Vodina kazasında doğan Arap Şükrü "Arap" lakabını, dedesinin Yemen'de bir Arap kızıyla evlenmesi nedeniyle, almıştır.
Dayısı Mahmut Zeki Paşa kendisini askeri okulda okutmuş ve subay olmuştur. Kurtuluş Savaşı'na katılan Arap Şükrü, savaşta süvari olduğu için "Akıncı Şükrü" olarak tanındı. İstiklâl Savaşı'nda savaşırken askeriyle Kütahya civarında esir düşmüştür.
Arap Şükrü'nün gazi olduğunu, torunu Güzin Değişmez bile çok sonra babasından (Yılmaz Değişmez) öğrenmişti. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda, televizyondaki askeri tören görüntülerini ayakta izleyip ağladığını hatırlayan Güzin Değişmez'e göre Arap Şükrü, İstiklâl Savaşı madalyasını öpüp başına koyuyormuş. Arap Şükrü'nün savaş anıları şöyle anlatmıştır:
"Kütahya'da askeriyle esir düşünce, sürekli kaçmayı denerler. Günler sonra askerine, "Buradan hep birlikte kaçacağız, dikkatli olun, beni takip edin" der. Selanik'te doğduğu için çok iyi Rumca konuşmaktaydı.
Yunan askeri yanına geldiğinde bir sigara ister ve karşılığında bir altın vereceğini söyler.
Asker bir sigara verir, sonra altını almak ister o da altının postalının içinde olduğunu söyler. "Sigaramı yak, postalın içinden al" der. Asker sigarasını yakmaya kalktığı sırada onu alt eder. Daha sonra askerine "Koşun!" diye emir verir.
Askeriyle esaretten kurtulma aşamasında arkalarından açılan ateşte kolundan yaralanır. Günlerce yürüdükten sonra bir göçebe obaya rastlarlar. Yörüklerden yardım isterler ama, üstleri paramparça olduğundan onların Türk mü, Yunan askeri mi olduklarını anlayamazlar. Soyunmasını isterler ki, Müslüman olup olmadıklarını anlamak isterler. Bu obada, kızgın yağla kolundaki yarayı yakıp daha sonra hastaneye ulaştırırlar.
Hastanede kolunun kesilmesi gerektiğini söylerler. O da askerine "Asker, kolumu asla kestirmeyeceksin!" diye emir verir. Doktorlar da kolunu kesmeden tedavi eder. Savaş sonrasında da malulen emekli olur.
Savaş sonrası günler
Savaş sonrasında yolu onu Ayvalık'a götürmüştür. İlk lokantasını da burada açmış. Ayvalık'ta ilk eşi Servinaz Hanım'la evlenir. Bu evlilikten Nermin ve Nevin adında iki kızı olmuştur. Servinaz Hanım'la evlenme hikayesi de ilginç…
Ayvalık'ta bir Arap kıza aşık olur, fakat o günlerde arkadaşlık imkansız olduğundan mektuplaşırlarmış. Arap kız mektuplarını o günlerde yeni yetişen Servinaz'a verip dedeme yollarmış. Arap Şükrü, Ayvalıklı Arap kızıyla mektuplaşırken, bu Arap kızı ile araları bozulmuş, mektuplarını taşıyan Servinaz Hanım’la evlenmiş…
Kızları çok küçükken Bursa'ya gelmişler ve şimdiki Tayyare Kültür Merkezi'nin olduğu yerde Şar Kulübü işletmeciliği yapmış.
Şar Kulüp, o günlerin ileri gelenlerinin gittiği özel, ayrıcalıklı bir kulüp. Ardından, o dönemde Yahudilik Çarşısı adıyla bilinen ve daha çok Yahudi kökenlilerin işlettiği meyhanelerin bulunduğu bugünkü ArapŞükrü Sokağı’nda 2.5 lira kirayla bir dükkân tutarak işletmeye başlar. Zemini toprak olan bu yerde kurufasulye, pilav, paça, işkembe çorbası türünde yemekler yapar. Bu dükkâna Bursa'nın civarından özellikle atlarla gelen müşteriler vardır.
Arapşükrü Sokağı'na doğru
Giderek ünlenerek işini genişleten Arap Şükrü'nün sekiz çocuğundan erkek olan beşi, 1960 yılında ölümünden sonra aynı işi sürdürerek bir sektör, bir marka oldu. Türk müziği ses sanatçısı Güzin Değişmez de torunudur.
İlk eşi öldükten sonra Müyesser Hanım’la evlenmiş. İkinci eşi, aslında İstanbullu idi. Muradiye'de oturan teyzesinin evine misafir geldiği sırada; Selânikli sarışın, mavi gözlü, şapkalı, çiçek elbiseli bu modern kadını ilk gördüğünde âşık olmuş Arap Şükrü…
Daha sonra evlenmişler. Evlendikten sonra Müyesser Hanım, bir gün eşiyle faytonla çarşıya gider. İstanbul'da yetişen Müyesser Hanım, çarşıda bir şapka beğenir: "Şükrü Efendi bir şapka almak istiyorum" der. Arap Şükrü de, kendisine ipek örtünün daha çok yakışacağını söyleyip taktığında, kendisi de çok beğenir.
O günden sonra Müyesser Hanım, şapka yerine örtü kullanmaya başlar. Böylece, İstanbullu Müyesser Hanım da Bursa'nın şartlarına göre yaşamayı öğrenir… Arap Şükrü'nün Müyesser Hanım’la evliliğinden ise Yılmaz, Doğan, Ergun, Çetin, Ahmet, Melek adlı çocukları olmuştur.
Çok yardımsever biri olarak tanınan Arap Şükrü, kışın kendi evlerine odun kömür gitmeden fakir evlere gönderdiği, hastası ya da yaşlısı olanlara muhakkak yiyecek gönderdiği söylenir.
Toprak zeminli dükkândan, bugünkü renkli Arapşükrü Sokağı'na ulaşmasında büyük emeği olan Arap Şükrü ve çocukları, zengin balık kültürünü de geliştirmiştir.
Arapşükrü Sokağı, aslında eski Yahudilik'tir.
Yahudi Cemaati Başkanı İsak Ventura, Yahudilik'e Arapşükrü Sokağı denilmesine tepki gösteriyor. Aslında asırlardır Yahudilik olarak anılan bu mevkide her zaman meyhaneler vardı.
Her iki isim ve kültür de Bursa için önemli ve yok olmaması gerekir.
"Arapşükrü Sokağı", 1992'de Osmangazi Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu'nun girişimiyle turizm amaçlı eğlence yerleri olarak düzenlendi. Balık lokantaları, işkembe çorba ve paçacıları, yaz geceleri sokağa taşan masaları ve gezici saz takımlarıyla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini toplamaktadır.
Arap Şükrü Sokağı
1324 yılında Bursa'nın Osmanlılar tarafından fethinden sonra; Orhangazi, Bursa'daki Musevilerin, bu sokakta yerleşmelerine ve burada ibadetleri için bir Sinagog yapmalarına izin verir. 1492 yılında İspanya'dan göçe zorlanan Yahudiler de, Padişah II. Beyazıt'ın isteği ile Bursa'da bu sokağa yerleştirilirler. Bu nedenle, yakın geçmişe kadar bu bölge "Yahudilik Mahallesi" olarak anılmaktadır.
Sokak dokusu ve sivil mimarlık örnekleri korunmaktadır.
Zaman içerisinde, Arap Şükrü olarak tanınan esnafın girişimi ile sokağın gelişimi başlamıştır. 1991 yılında Osmangazi Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu tarafından yeniden düzenlenerek araç trafiğine kapatılan sokak 2002 yılında Osmangazi Belediye Başkanı Hilmi Şensoy, sokak esnafının kurmuş olduğu Arap Şükrü Koruma ve Geliştirme Derneği ile Türk Tuborg firmasının ortak çalışması sonucu yenilenmiş haliyle, Haziran 2002 tarihinden itibaren hizmete girmiştir.
Arap Şükrü Sokağı’nın tarihi biraz da Bursa’nın tarihidir. Bunu, adının dönemden döneme değişmesinden anlıyoruz. Resmi adı Sakarya Caddesi’dir. Yahudilik diye de anılmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak yeni bir oluşum sürecine giren sokak, yıldan yıla yayılıp genişleyerek günümüzdeki görünümüne bürünmüştür. Bursa’da yaşamlarını sürdüren 50-60 hane Yahudi nüfusun ibadete açık olan Geruş Sinagogu da bu sokaktadır. Arap Şükrü, Bursa gecelerinin sokağıdır. Bu gecelerde insanlar, yudum yudum Bursa’yı demlenir, içtenliğin gezintisine çıkarlar.
Post Top Ad
Your Ad Spot
9 Şubat 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Post Top Ad
Your Ad Spot
Author Details
Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.