bursa camiler-1-
Abdal Mehmed Cami (Osmangazi)
Abdal Caddesi, Tahıl Caddesi ve Gül Sokağı’nın kesiştikleri kavşakta yer almaktadır. Bazı kaynaklarda caminin Fatih döneminde, Başçı İbrahim tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Ancak türbesinin kitabesine göre II.Murad dönemine ait olabileceği düşünülebiri.
Asıl ibadet mekânı doğu-batı yönünde, iç ölçüleri 8,19 x 15,34 metre dikdörtgen planlı olan yapı, yanyana iki kubbe ile örtülüdür.
Son cemaat yeri; iki yan duvar ve ortada yığma iki ayağı birbirine bağlayan üç sivri kemerin belirlediği üç bölüm halindedir. Bölümlerin üstü dıştan kurşunla kaplı kubbelerle örtülüdür. Doğu-batı yan duvarları kapalı olup, sivri kemerli birer pencere yer almaktadır. Ayaklar ve cephe kesme taş, aralarında dikey iki tuğla ile taş aralarında yatay iki sıra tuğla örgülüdür. Kemer üzengi düzeyinden başlayan, iki sıralı kirpi saçağın altını dolanan dışa çıkıntılı bir çerçeve yer almaktadır.
Doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı ana mekân; ortada sivri kemerle birbirinden farklı iki bölüme ayrılmıştır. Bu kemerin son cemaat yerindeki ayağının her iki yanına birer girişi vardır. Aynı zamanda bu ayak son cemaat yerinin mihrabı görevini yapan üç köşeli bir niş haline getirilmiştir. Büyük kemerin ayırdığı her iki bölümün boyutları eşit ve kare olmadığından kubbeler ovaldir. Kubbeler duvarlara ve tromp bingilere oturmaktadır. Pencereler 0,10 metrelik bir girinti içerisinde olup, kapakları düz meşe ağacındandır. Üç sıra halindeki sivri kemerli pencereyle caminin aydınlanması sağlanmıştır.
Mihrap; büyük sivri kemerin güneydeki ayağına yapılmıştır. Mihrap kavsarası beş dilimli bir tepelikle iki mukarnas arasından oluşmaktadır. Dar ve küçük çerçevelidir. Çerçevede geometrik motifli kalem işleri ve Ayet-el Kürsî göze çarpmaktadır. Minberi basit, yanlıkları büyük geçmeli olarak yapılmıştır.
Duvarlar kubbe kasnakları, iki sıra tuğla, bir sıra kesme taş, araları dikey tek tuğla örgülüdür. Batı yönünde, yapay bitişik olan minareye son cemaat yerindeki bir kapıdan çıkılmaktadır. Silindirik tuğla gövde tamamen sıvanmıştır.
Ahmed Dâi Cami (Osmangazi)
Cumhuriyet Caddesi ile birleşen Ahmed Dâi Sokağı’nın başında yer almaktadır. Kitabesine göre; Edincikli Hızıroğlu Yahşi Bey tarafından, Fatih döneminde h.876 (1471) yılında yaptırılmıştır.
Daha önce giriş kapısı üzerinde bulunan kitâbe, 1953 yılında yapılan onarım sırasında, kuzey yönündeki son cemaat yerinin kalkan duvarına yerleştirilmiştir. Mermerden üzerine küçük boy nesih harflerle, Arapça olarak yazılmış beş satır bulunmaktadır.
Mahallenin adı Ahmed Dâi olduğundan, cami de aynı adla anılmıştır. Ahmed Dâi; Germiyanlı olup, Gazi Süleyman Paşa’nın hizmetinde bulunmuş, I.Murad döneminde öldüğü belirlenmiş bir şairdir.
Yapı esas olarak iki kısımdan meydana gelmektedir. Tek kubbeli asıl ibadet yeri ile kuzey yönündeki son cemaat yerinden oluşmaktadır. Tek kubbeli asıl mekân; kare bir plana sahiptir.
Son cemaat yeri 4,47 metre derinliğinde, ortada dar, yanlarda geniş üç göz halindedir. Ortada iki yığma ayak, doğu ve batı yan duvarlarına sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Yan bölmeler beşik, orta bölme daire tonoz ile örtülüdür. Son cemaat yeri kuzey yönündeki kalkan duvarında üç niş, değişik tuğla biçimleri ile süslenmiştir. Orta nişte sonradan yerleştirilen, caminin kitabesi bulunmaktadır. Kemer üzengi düzeyinden başlayan, dışa çıkıntılı profilli kuşak, üç sıra kirpi saçaklı kalkan duvarının altını dolanmaktadır. Cephe; üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş, aralarında dikey, tek sıra tuğla ile kurulmuştur. Kemer boşlukları sonradan demir konstrüksiyonlu camekânla kapatılmıştır.
Asıl ibadet alanının üstünü örten kubbe, dıştan sekizgen kasnaklı, üstten kurşunla kaplıdır. İçeride, aktarmalar, büyük boyda baklava motifleri veren, bir kuşakla sağlanmış bulunmaktadır.
Güney duvarında iki alt pencere kapatılarak dolaba dönüştürülmüştür. Alt sırada altı, üstte dört, kubbe kasnağında açılan üç sivri kemerli pencereyle caminin içerisinin aydınlanması sağlanmıştır.
Yarım daire kesitli mihrap nişi, dokuz sırayla düzenlenmiş mukarnaslardan oluşmaktadır. Dikdörtgen çerçeveli, dış köşeliklerde sütunçeleri bulunan mihrap, kalın bir yağlı boya tabakasıyla kapatılmış, üzerine kalem işi ile Ayet-el Kürsî yazılmıştır.
Minareye son cemaat yerinin batısındaki bir kapıdan çıkılmaktadır. Tuğla ve taş örgülü minare kaidesinden üçgenler aracılığı ile yirmi dört dilimi bulunan tuğla gövdeye geçilmektedir. Beş sıra kirpi saçaklı diziye sahip olan şerefe altı, kademeli olarak genişletilmiştir. Peteği yıkık olan minare, 1953 yılında Bursa Eski eserleri sevenler Kurumu tarafından aslına uygun olarak onarılmıştır. Aynı yıl, cami bünyesinde de onarım yapılmıştır. Minarenin korkuluğu demir parmaklıklı, petek kısmı gövdenin devamı şeklindedir. Yapı günümüzde sağlam ve ibadete açıktır.
Ahmed Paşa Fenâri Cami (Osmangazi)
Cumhuriyet Caddesi’nin kuzeyinde, kendi adı ile anılan mahallede, Büyük Molla Fenâri’nin torunu, Yusuf Bâli Efendi’nin oğlu Sadr-ı Âzam Fenâri Ahmed Paşa tarafından, Fatih döneminde yaptırılmıştır.
Tamamen yanan camiyi, Şerife Nefise Hanım’ın 1803 yılında kısmen onarttığı, minarenin şerefeden sonrasını yeniden yaptırdığı bazı kaynaklarda belirtilmektedir. Uzun bir süre harap halde kalan cami 1911 yılında Hacı Atika ailesinden Fethiye Hanım ve halkın yardımları ile büyük ölçüde onarılmıştır.
Bugün sağlam ve ibadete açık olan cami binası tamamen yenidir. İç ölçüleri 7,60 x 10,80 metre olan dikdörtgen planlı caminin duvar kalınlığı 0,85 metredir. Tuğla ve taş ile inşa edilmiş, üstü ahşap çatılı, yerli kiremitle kaplıdır. Mihrapta iki sıra mukarnas parçaları ilk yapıldığı dönemden olduğu kanısını uyandırmaktadır. Minare de caminin son büyük onarımında yeniden yapılmıştır.
Alâaddin Cami (Osmangazi)
Alâaddin Caddesi’nin sonunda yer almaktadır. Caminin giriş kapısı üzerine h.1306 (1890) tarihi konulmuş, yaldızlı, açık sülüs harflerle yazılmış kitabede; Alâaddin Camii olduğu “726 bina-i evvel, 1278 H. Bina-i sâni” yazılıdır. Bundan da yapının Osman Gazi’nin büyük oğlu Alâaddin Paşa tarafından h.726 (1335) yılında inşa edildiği, h. 1278 (1862) yılında da onarım geçirdiği anlaşılmaktadır.
Yapı, kuzey yönünde üç bölümlü son cemaat yeriyle birlikte tek kubbeli klasik biçime uyarken, Bursa’da kanatlı (zaviyeli) ters T planlı camilerinde yeni bir gelişime öncülük etmiştir. Bu plan şeması aslında Selçuklu döneminin kubbeli medreselerine kadar uzanmaktadır. Selçuklu dönemi medreselerinden esinlenilerek, Osmanlı döneminde Bursa’da uygulamaya konulan bu plan biçimi camilerde mimari açıdan iyi değerlendirilmiştir. Osmanlı döneminin Bursa’da bu tipin ilk uygulandığı caminin Alâaddin cami olduğu anlaşılmaktadır.
Cami, 8,20 x 8,20 metre ölçüsünde, kare planlı asıl ibadet alanı ile kuzey yönünde buna ekli üç sivri kemerli, üzeri kubbelerle örtülü bir son cemaat yerinden oluşmaktadır.
Kare planlı asıl ibadet yeri, yelpaze biçimli trompalara ve onaltıgen bir yüksek kasnağa oturan, 8,20 metre çapında tek kubbe örtmektedir. Güney duvarında yer alan mihrabı pek fazla bir özellik taşımamaktadır. Minberi ise Mevlevihane’den buraya getirilmiştir.
Ortada küçük bir kubbe, doğu-batı yanlarda birer aynalı tonoz örtülü, dört sütunu birbirine bağlayan üç sivri kemerle son cemaat yeri, üç göz halindedir. Sütun başlıkları Korint ve İon tarzında olup, Bizans dönemi yapılarından alınmıştır. Kuzey cephesindeki sivri kemerler tuğla örgülü üç sıra kirpi saçaklı bir kalkan duvara sahiptir. Doğu-batı yanları duvarla kapalı durumdadır.
Yapının beden duvarları moloz taş, aralarına yatay ve dikey birer tuğla konularak seyrek hatıllı örülmüştür.
Minare sekizgen bir kaideye oturtulmuş olup, kaide ve küp kısmı taş, gövdeye geçişler silindirik, gövde tuğla örgülüdür. Taştan yapılmış silindirik bir bilezikten sonra dört sıra stalaktitli, değişik biçimli şerefe altına sahiptir. Mermer korkuluğu, peteği ve sivri külâhı yeni yapılmıştır.
Sultan Orhan Camisi (Osmangazi)
Bursa Merkezde, Ulu cami ile Belediye arasında yer alan Orhan Camisi’ni Sultan Orhan Gazi yaptırmıştır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinden 1339’da yaptırıldığı öğrenilmektedir. Bursa’nın Karamanoğulları tarafından işgali sırasında (1413) yanarak harap olan Cami, Osmanlı birliğini yeniden kuran Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1414’te yeniden yaptırılmıştır. Bunu izleyen yıllarda deprem ve yangından birkaç kez zarar görmüş ve onarılmıştır.
Sultan Orhan Camisi, Bursa’da yan mekanlı veya ters T planlı diye nitelenen cami planlarının erken örneklerindendir. Ayrıca Bursa’da son cemaat yeri ilk kez burada ortaya çıkmıştır. Kesme taştan, dört köşeli ayaklarla son cemaat yeri beş kemerli olup üzeri üç kubbe ve iki tonozla örtülmüştür. Girişten mihrap ekseni üzerinde peş peşe iki mekan bulunmaktadır. Oldukça büyük kemerle ikiye ayrılan bu mekanlardan ikincisine üç basamakla çıkılmaktadır. Mihrabın da yer aldığı bu mekan ibadete ayrılmıştır. Bu mekanların üzerleri sekizgen kasnağa oturmuş iki büyük kubbe ile örtülmüştür. Kubbelerin çapı 8.45 m. olup, yüksekliği 16-17.50 m. arasındadır. Ancak mihraplı kısım diğerlerinden biraz daha yüksekte ve 17.50 m.dir.
İç kısımda pencere sayısı az olup, loş bir görünümü vardır. İbadet mekanının yanındaki bölümler duvarlarla ayrılmış ve dar geçitlerin yardımıyla birbirleri ile bağlantıları sağlanmıştır. Bu bölümlerin devletin idari işlemleri veya mahkeme salonu olarak kullanıldığı sanılmaktadır. Ayrıca buradaki ocaklar, nişler ve dolapların bu yerlerin gezgin dervişlere tahsis edildiği izlenimi de vermektedir.
Cami duvarlarının yapımında kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Caminin sol tarafında, tek şerefeli tuğla minaresi yükselmektedir.
Orhan Camisi 1417, 1619, 1629, 1732, 1773, 1782, 1794, 1888, 1863, 1904 onarılmıştır. Son onarımını 1963 yılında Y.Mimar Süreyya Yücel yapmıştır.
Osmanlıların ilk Şeyhülislamı Molla Fenari burada ders vermiştir.
Yıldırım Beyazıt Camisi (Yıldırım)
Bursa Ovasına hakim bir tepe üzerinde, Bursa’nın doğusunda Yıldırım semtindedir.
Yıldırım Beyazıt Camisi yapı topluluğu medrese, darüşşifa, türbe, han, hamam, imaret, misafirhane ve kasırdan meydana gelmiştir. Kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi belgelere ve tarihi kaynaklara dayanılarak söylenebilmektedir. Yıldırım Beyazıt’ın h.1360 (1403)’de yapımını başlattığı bu yapı topluluğu Ankara Savaşı nedeniyle yarıda kalmış ve oğlu Musa Çelebi tarafından h.1407’de tamamlanmıştır. Caminin 2855 depreminde minaresi, 1876’da kubbesi yıkılmıştır. Sürekli onarılarak günümüze iyi bir durumda gelmesi sağlanmıştır.
Yıldırım Beyazıt Camisi’nin ilginç bir mimari plan şeması vardır. İlk defa ters T planı burada açık şeklini almış ve kendisinden sonra yapılan camilere örnek olmuştur. Bursa’da ters T veya yan mek3anlı cami tipinin en anıtsal örneklerinden biri olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca Bursa tipi diye isimlendirilen kemerlerin burada çokça kullanılmış oluşu da dikkat çekmektedir. Bursa kemerinin kökeni ahşap inşaata dayanmakta olup, Bursa üslubunun karakteristik bir unsurudur. Bu kemer şekli daha sonraki yıllarda Edirne ile İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun bazı yerlerinde karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra ahşap mimarinin de gelişmiş örnekleri en iyi biçimde kullanılmıştır. Kapı ve pencere kenarlarındaki mermer oymalar, stalaktitler ve alçı bezemelerin güzel işçiliği bunları tamamlamaktadır.
Caminin son cemaat yeri gri kesme taşlarla kaplıdır. Beş kubbeli son cemaat yerinin önü beş, yanları ikişer Bursa kemeriyle dışa açılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki kitabe yeri boştur. İbadet yeri arka arkaya iki kubbeli mekan ile yanlarda küçük eyvanlar ve bunların iki yanında tonoz örtülü birer odadan meydana gelmiştir. Orta bölümü örten kubbe 12.00 m. çapında, 18.80 m. yüksekliğindedir.
Caminin yapımında kesme taş kullanılmış, tuğlaya hiç yer verilmemiştir. İç mekanın orijinalinde çini levhalarla kaplandığı, kalem işleri ile bezendiği günümüze ulaşan bazı kalıntılardan anlaşılmaktadır. Birkaç kez yıkılarak yenilenen, en son 1948’de deprem sonucu bir kere daha yıkılan minaresi 1970’de yenilenmiştir.
Yıldırım Beyazıt’ın türbesi caminin altındaki bir set üzerinde 1407’de Emir Süleymanoğlu tarafından yapılmıştır. Yıldırım’ın Timur’a esir düşmesinden ötürü Sultan V.Mehmet’e kadar hiçbir padişah tarafından ziyaret edilmeyen türbede oğulları İsa ve Kasım çelebiler de gömülüdür (Bkz.Yıldırım Beyazıt Türbesi). Yıldırım Beyazıt Medresesi caminin kuzey batısında (Bkz. Yıldırım Beyazıt Medresesi), Yıldırım Hamamı caminin batısındaki meyilli alanda (Bkz. Yıldırım Hamamı) ve Yıldırım Darüşşifası (Bkz.Yıldırım Darüşifası) da caminin 250 m. doğusundadır.
Kanberler Camisi (Sitti Hatun Mescidi) (Osmangazi)
Tatarlık Köprüsünün batısında, Deveciler Caddesi, Eski ve Hamam sokakların kesiştiği köşede yer almaktadır.
İznik’teki Mahmut Çelebi Camisi’nin bir benzeri olan bu camiyi Timurtaş Paşa’nın oğlu Oruç Bey’in kızı Sitti Hatun h.834 (1459) yılında yaptırmıştır. Küçük ölçüdeki caminin cephe görünümü diğer Bursa camilerine göre ayrı bir karakter özelliği göstermektedir. Cepheyi meydana getiren revak, biri ortada, diğer ikisi yanlarda olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Ortadaki bölüm diğerlerine göre daha dardır. İki taraftaki bölümlerin kemerleri sivri, ortadaki bölümün kemeri ise Bursa kemeridir. Ayrıca bu kemerlerin üzerleri üç köşeli köfeki taşlar arasına yerleştirilmiş zikzaklı derzlerle bezenmiştir.
Kare planlı ibadet mekanının üzeri Türk üçgenlerinden oluşan bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Pencere alınlıkları tuğladan dikey zikzak motifleri, testere dişleri ve altıgen taş, tuğla ile bezenmiştir. Caminin tek minaresi batı yönündedir.
Bedreddin Camisi (Hafsa Sultan Mescidi) (Osmangazi)
Kayan Mahallesi’nde, Simavlı Sokağı üzerinde, Boyacı Kulluğu Köprüsünün yakınındadır. Kapısı üzerindeki iki satırlık mermer kitabeden h.847 (1443) yılında Çelebi Sultan Mehmet’in kızı Hafsa Sultan tarafından yaptırılmıştır. Bedreddin Camisi denilmesinin belli bir nedeni yoktur. Bedreddin isimli biri tarafından yaptırılmış olabileceği gibi, Emir Buhari’nin ikinci oğlu Bedreddin Mahmut (ölm.1451) anısına ithaf edilmiş olabileceği de ihtimaldir.
Caminin ortası dar, yanlardakiler daha geniş üç gözlü bir son cemaat yeri vardır. İbadet yeri 9x9 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kubbe Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağa oturmuştur. Mihrap stalaktitlidir ve oldukça yüksektir.
Duvarlar iki sıra tuğla, bir sıra moloz taş ile örülmüştür. Duvarlardaki ikişer pencere ile aydınlatılan caminin kemerleri üzerinde sekiz sıralı, zikzak tuğla motifli zengin bir bezeme dikkati çekmektedir. Tek minaresi batısındadır.
Selçuk Hatun Camisi (Osmangazi)
Kayan Mahallesi’nde, Selçuk Hatun Cami Sokağı’nda yer almaktadır. Giriş kapısı üzerindeki mermer kitabesinden Çelebi Sultan Mehmet’in kızı Selçuk Hatun tarafından h.854 (1450) yılında yapıldığı öğrenilmektedir.
Caminin üç gözlü bir son cemaat yeri vardır. Burada da diğer camilerde olduğu gibi, ortadaki göz daha dar, yanlardaki daha geniştir. Giriş kapısı yedi sıralı stalaktitlidir. İbadet mekanı 8.75x8.75 ölçüsünde kare planlı olup, sekiz köşeli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Mihrap yaldızlı stalaktitlerle bezenmiştir.
Duvarlar iki sıra tuğla, iki sıra moloz taşla örülmüştür. Bezeme olarak tuğladan zikzak, balıksırtı motifleri, altıgen taşlar ve lacivert çinili bir pano dikkati çekmektedir. Sekizgen kaideli minaresi yan tarafındadır.
Beşikciler Camisi (Osmangazi)
Muradiye Mahallesi’nde, Beşikçiler Caddesi ile Cem Sokağı’nın kesiştiği köşededir. Sadrazam İnegöllü İshak paşa’nın kethüdası Sofu Hacı Sinan tarafından yaptırılmıştır.
Son cemaat yeri taş ve tuğla örülü dört ayağın birbirinden ayırdığı küçük kubbeli üç bölümden meydana gelmiştir. İbadet yeri 5.80x6.35 m. ölçüsünde kareye yakın bir plana sahiptir. Üzeri Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Çok sayıda pencere ile aydınlatılmıştır.
Döneminin ilginç bir özelliğini taşıyan minaresi tuğladan örülmüş olup, şerefe altları stalaktitlidir.
Altıparmak Camisi (Osmangazi)
Altıparmak Caddesi’nde, Çıkıntı Cami Sokağı’ndadır. XV.yüzyıl sonlarında, Fatih Sultan Mehmet zamanının ünlü alimlerinden Hoca Mehmet Altıparmak tarafından yaptırılmıştır.
Caminin 1855 depreminde minaresi yıkılmış, duvarları çatlamış ve son cemaat yeri çökmüştür. Uzun süre harap bir halde kalan yapı, 1968 yılındaki onarımdan sonra günümüze gelebilmiştir.
Son cemaat yerinin orta bölümü dar ve yüksek, yanlardaki iki bölümü daha geniştir. İbadet yeri kare planlı olup, sekiz köşeli, üç pencereli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür.
Duvarlar üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan örülmüş, pencere alınlıklarında altıgen taş, küçük üçgenler, zikzaklarla bezenmiştir. Mihrap geniş çerçeveli ve stalaktitlidir. Onarım sırasında bir de minber eklenmiştir. Kesme taştan güdük minaresi ile dikkat çekmektedir.
Kavaklı Cami (Osmangazi)
Kavaklı Caddesi üzerinde yer almaktadır. Bursa’da yaygın bir söylentiye göre, eski bir Bizans kilisesinin temelleri üzerine yapılmıştır. Ayrıca cami önündeki içi boş çınarın da Bursa’nın en yaşlı eseri olduğu ve Orhan Bey zamanının erenlerinden Geyikli Baba’nın diktiği söylenmektedir.
Kare planlı caminin üzeri diğerlerinde de olduğu gibi Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülmüştür.
Üftade Camisi (Osmangazi)
Üftade Mahallesi’nde, kendi ismini taşıyan sokaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesinde h.1285 (1869) yılında Serasker Rıza Paşa tarafından yeniden yaptırıldığı yazılıdır. İlk yapısı ile ilgili yeterli bilgi bulunmayan bu camiyi Üftade isimli bir kişinin (ölm.1580) yaptırdığı sanılmaktadır.
Son cemaat yeri ortadaki büyük, yanlardakiler de küçük olmak üzere üç kubbelidir. İbadet yeri yuvarlak sütunlarla birbirlerine bağlı dört sütunun üzerine oturan sekiz köşeli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülmüştür. İçerisi 36 pencere ile son derece güzel aydınlatılmıştır.
Duvarlar iki veya üç sıra tuğla, bir sıra kesme taş ile örülmüş olup, yer yer merdiven dizisi ve zincir motifleri ile bezenmiştir.
Hacı Seyfeddin Mescidi (Osmangazi)
Bursa İncirli Caddesi, Fırın Sokak’ta bulunan Hacı Seyfeddin Mescidini Hacı Seyfüddin isimli bir kişi yaptırmıştır. Bu mescit Fatih döneminde yapılmış olup, XV.yüzyılın ikinci yarısının sonlarına tarihlendirilmektedir.
Mescit 6.70x.675 ölçüsünde kareye yakın planlıdır. İlk yapılışında kubbeli olduğu sanılan bu yapı daha sonra çatıya dönüştürülmüştür. Mescidin giriş kapısı mihrapla aynı eksende olmayıp, yan taraftadır. İçeriden üçgen pandantiflerin geçişini sağlayan kubbe çatının altında kalmıştır. Yapının içerisinde mimari yönden bir özellik bulunmamaktadır.
Banisi Hacı Seyfüddin’in 1487 yılında ölümünden sonra mescid Mevlâna Hayrettin tarafından onarılmış, daha sonra çeşitli onarımlar geçirmiş, 1962 yılında yeniden onarılmış, çatısı kaldırılarak, üst örtüsü kubbeye dönüştürülmüştür. Bugün bu kubbe dıştan sekiz kasnaklı ve beton kaplıdır. Bu bakımdan cami orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.
Yapı malzemesi üç sıra tuğla, iki sıra moloz taştır. Ana mekanın kuzeybatısındaki bir kapıdan çıkılan minare duvara bitişik olup, onikigen kaide üzerinde silindirik gövdelidir. Bu gövde üzerinde kuş gagası motifleri ve yatay tuğla kuşakları bulunmaktadır.
Zeyniler Camisi (Osmangazi)
Bursa’nın doğusunda, Zeyniler Mahallesi’nde, Zeyniler Caddesi ile Gündoğdu Sokağı arasındadır.
Sultan II.Murat zamanında, Zeyniye tarikatından Abdüllâtif-i Kudsi Efendi adına Hoca Ramazan tarafından derg3ah olarak yaptırılmıştır. Muallimzade Ahmet Şemseddin Efendi tarafından da 1568’de camiye çevrilmiştir.
Yanları kapalı, ortadaki dar, yanlardaki geniş üç bölümlü, tonoz örtülü bir son cemaat yeri vardır. İbadet mekanı kare planlı olup, sekiz köşeli kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür.
Duvarlar iki sıra tuğla, iki sıra moloz taş ile örülmüştür. Mihrap ve minberi oldukça sadedir. Cami çeşitli dönemlerde, 1568, 1600, 1679, 1745, 1761 ve 1957 yıllarında onarım geçirmiştir.
Acem Reis Mescidi (Osmangazi)
Bursa, Demirtaş Mahallesi’nde, Gül Sokağı’ndaki cami, XV.yüzyıl sonlarında, Fatih Sultan Mehmet zamanında, Acem Reis olarak tanınan Mehmet oğlu Hoca Bedreddin Mahmut isimli bir tüccar tarafından yaptırılmıştır.
Bu mescidin son cemaat yerinin ortası dar, iki yanı geniş tonoz örtülüdür. İbadet yeri kare planlı olup, Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağa oturmuş kubbe ile örtülüdür. Mihrap stalaktitlidir.
Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan örülmüştür. Batısındaki minaresi tuğla ve kesme taştan yapılmıştır.
Yiğit Köhne Mescidi (Osmangazi)
Bursa, Cumhuriyet Caddesi ile yeni Yol’un kesiştikleri kavşağın köşesinde yer alan caminin yapım tarihi, kitabesi olmadığından kesinlik kazanamamıştır. Bununla birlikte XV.yüzyıl ortalarından önce yaptırıldığı sanılmaktadır.Günümüzde yol seviyesinin altında kalmıştır.
Son cemaat yerinin ortası dar, yanları geniş olmak üzere üç bölümlüdür. İbadet mekanı 8x8 m. ölçülerinde kare planlı olup, sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. On beş pencerenin aydınlattığı mescidin mihrabı stalaktitlidir. Minare sekiz köşeli bir kaide üzerinde silindirik olarak yükselmektedir.
Tuz Pazarı Camisi (Osmangazi)
Bursa, Tuz Pazarı Caddesi’nde yer alan caminin kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Bununla birlikte, 1479 yılında Kara Ali bey tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
Son cemaat yeri eşit aralıklı üç bölüme ayrılmıştır. İbadet mekanı kare planlı olup, üzeri Türk üçgenlerinden meydana gelmiş bir kubbe ile örtülüdür. On dört pencere ile cami içerisi aydınlatılmıştır. Mihrap stalaktitli olmasına rağmen son yıllarda yapılan kalem işleriyle orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır.
Cami duvarları tuğladan zikzak motifleri yine tuğla hatlarla bölünmüştür. Caminin güneyindeki tuğladan yapılmış minaresinin son derece güzel bir görünümü vardır.
Karaşeyh Camisi (Osmangazi)
Bursa, Atatürk Caddesi’nden Başak Caddesi’ne dönüldüğünde hemen karşıda yer alan cami XVI.yüzyılda yapılmıştır. Son cemaat yerinin ortası sivri ve kırık Bursa kemerli, yanları da yuvarlak kemerli olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. İbadet mekanı Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağa oturmuş kubbe ile örtülüdür.
Duvarları tuğla, kesme taş ve bunların aralarında dikey tuğlalarla dekore edilmiştir. Burada sağır kemerler, tuğladan deniz dalgası ve örme motifleri dikkati çekmektedir. İçerisi on iki pencere ile aydınlatılmıştır. Batısındaki minaresi moloz taş, tuğla kaide üzerinde tuğla gövdelidir.
Hacılar Camisi (Osmangazi)
Hükümet Konağından Adliyeye doğru uzanan yolun karşısında yer alan caminin, kitabesinden Bakkal Hacı Sinan tarafından 1471 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir. Bursa’da yaygın bir söylentiye göre; Hacca gitmek isteyenler herhangi bir nedenle gidemeyince bunun için ayırdıkları para ile bu caminin yapımına yardım etmişlerdir. Bu nedenle de camiye Hacılar Camisi ismi verilmiştir.
Son cemaat yeri diğer camilerde olduğu gibi, orta bölümü daha dar, uzun bölümleri ise daha geniştir. Ayrıca burası tuğladan yapılmış çeşitli motiflerle dekore edilerek son derece gösterişli bir görünüm kazanmıştır. İbadet mekanı 9x9 m. ölçüsünde kare bir plana sahip olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Ayrıca içerisi on yedi pencere ile aydınlatılmıştır. Batısında tuğladan yapılmış tek bir minaresi bulunmaktadır.
Hacı Tayip Camisi (Aynalı Cami-Çapraz Cami) (Yıldırım)
Setbaşı Köprüsü yakınındaki Hacı Tayip Camisi’nin, kitabesi günümüze ulaşamamakla beraber, Yıldırım Darüşşifası Müderrisi Hoca Tabip Hüsnü Efendi tarafından XIV.yüzyılda yaptırıldığı bilinmektedir.
Son cemaat yeri alışılan düzenden ayrı olup, 7x7 m. ölçüsünde kare planlıdır. Üzeri sekiz köşeli bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülmüştür. Buradan 8x8 m. ölçüsünde kare planlı, gösterişli biçimdeki baklavalı bir kasnağın taşıdığı ibadet mekanına girilmektedir.
Duvarlarda üç sıra tuğla, bir sıra moloz taş kullanılmıştır. Girişin sağındaki minarenin şerefe altında ayna dizileri halinde bezeme yapılmıştır.
Hoca Alizâde Camisi (Osmangazi)
Hoca Alizâde Camisi Sokağı’nda, Kız Meslek Lisesi ile Atatürk İlkokulunun yanında yer alan caminin, kitabesinden Hacı Ömer oğlu Hoca Ali tarafından 1439 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir.
Son cemaat yeri geçirdiği bir yangın sonucu orijinalliğinden uzaklaşmıştır. İbadet mekanı 9x8.50 m. ölçüsünde olup, üzeri zengin Türk üçgenlerinden meydana gelen bir kasnağın taşıdığı kubbe ile örtülüdür. Mihrabı sade ancak, yağlı boya ile boyandığından orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Batı yönündeki minaresi, sekiz kemerli kitabelikleri, üçgen mermerden ve tuğladan küp şekilleri, silindirik gövdesi, bilezikleri ve stalaktitli şerefe altı ile ilginç bir görünümdedir.
Çandarlı İbrahim Paşa Camisi (Mahkeme Camisi) (Osmangazi)
Bursa Kız Lisesi karşısındaki Çandarlı İbrahim paşa Camisi Mahkeme Camisi olarak da anılmaktadır.
Çelebi Sultan Mehmet’in veziri, Sultan II.Murat’ın Sadrazamı Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. İbadet yeri kare planlı olup, üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Mihrap sıvandığından orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır. Dış cepheleri tuğla bezeme ile süslenmiştir.
Başcı İbrahim Camisi (Osmangazi)
Bursa, Maksem Mahallesi’nde, Başçı İbrahim Sokağı’ndadır. Cami, XV.yüzyılın ortalarında Başçı İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır.
İbadet mekânı kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Mihrap sitilize edilmiş bitki motifleri ile bezenmiştir. Minberi ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır.
Duvarları tuğla ve taş ile örülmüştür. Son cemaat yeri dört örme ayak ile üç bölüme ayrılmıştır.
Düsturhan Camisi (Maksem Camisi) (Osmangazi)
Bursa, Fevzi Çakmak Caddesinin sonunda, asırlık ağaçların arasında bulunan Caminin, kitabesinden Düsturhan ismiyle bilinen Yahya Hüseyin oğlu Yahya tarafından 1479 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir.
Son cemaat yeri orijinalliğinden oldukça uzaklaşmıştır. İbadet yeri 8x7 m. ölçülerinde olup, üzeri Türk üçgenlerinin meydana getirdiği kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Duvarları tuğla ve moloz taşla örülmüştür. Minaresi tuğladan yapılmış olup, doğu yönündedir.
Çelebi Sultan Mehmet Camisi (Yeşil Külliye) (Osmangazi)
Bursa’nın Yeşil semtindeki Çelebi Sultan Mehmet Camisi, cami, türbe, medrese, imaret ve bunlara 1485 yılında eklenen hamamdan meydana gelmiştir. Çelebi Sultan Mehmet’in emriyle h.817 (1415)’de yapımına başlanan Cami h.822 (1419)’da tamamlanmıştır. Yapı topluluğunun mimarı dönemin tanınmış kişilerinden Hacı İvaz Paşa’dır. Ayrıca nakkaşlığını İlyas Ali oğlu Ali, ahşap işlerini Tebrizli Ahmet oğlu Hacı Ali, çini işlerini de Mehmet Mecnun yapmıştır.
Caminin planı yan mekanlı veya ters T düzenindedir. Ancak burada son cemaat yeri yapılmamıştır. Ne var ki, beş kubbeli bir son cemaat yerinin yapılması düşünülmüşse de sonradan vazgeçildiği bazı kemer başlangıcı izlerinden anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra pencerelerden bazılarındaki yarım kalmış bezemeler caminin tüm ayrıntıları ile tamamlanamadığına işaret etmektedir.
Cami girişinin üç yılda tamamlanan stalaktitli kapısının abidevi bir görünümü vardır. Kapının stalaktitleri ile onu çevreleyen yazı frizi arasında kalan bölümleri Rûmilerle doldurulmuştur. Kapı üzerindeki kitabelik kısmına sülüs yazı ile caminin yapımıyla ilgili bilgiler yazılmıştır. Diğer taraftan giriş kapısının iki yanındaki mihrapçıklara da yine sülüs yazı ile Mimar Hacı İvaz Paşa’nın isminin geçtiği küçük kitabeler yerleştirilmiştir.
Türk ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden olan giriş kapısının yanlarına iki Bizans sütunu yerleştirilmiştir. Birbirlerine benzemeyen bu sütunlara aynı yüksekliği verebilmek için kaidelerine bir takım ilaveler yapılmıştır. Girişin iki yanındaki merdivenlerle de Hüdavendigâr ve Yıldırım Beyazıt camilerinde olduğu gibi üst kata çıkılmaktadır.
İbadet mekanı, aynı eksen üzerinde kubbeli iki ayrı mekan ve bunlardan giriş kapısı yanında bulunan iki yanına bitişik kubbeli küçük mekanlardan oluşmuş bir plan düzenine sahiptir.Böylece caminin ters T planı ortaya çıkmıştır. İki ana mekanın üzerleri 12.50 m. çapında iki ayrı kubbe ile örtülmüştür. Her iki kubbeyi birleştiren büyük bir kemer ile kilit taşı Mimar Hacı İvaz Paşa’nın bir harikasıdır. Duvarlardan kubbeye geçişi ise stalaktitli tromplar sağlamıştır. Bu iki ayrı mekandan mihrap tarafındaki, şadırvanlı mekandan üç basamak daha yüksektedir. Böylece Erken İslâm camilerindeki geleneğe uyularak şadırvanlı avlu içeriye alınmıştır. XIX.yüzyılda ibadet mekanını genişletmek ve her iki bölümü aynı seviyeye getirmek için şadırvanlı avlu toprakla doldurulmuştur. Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa Valiliği sırasında şadırvan meydana çıkarılarak cami eski haline getirilmiştir. Ancak şadırvan etrafındaki altın ve gümüş kakmalı parmaklık ile kaynaklardan varlığını öğrendiğimiz fıskiyesindeki mücevherler bulunamamıştır.
Caminin mihrabı yaklaşık 10 m. yükseklikte, stalaktitler, geometrik desenler ve bunların arasındaki çiçek dekorlu bir yazı frizi ile ilginç bir görünüme sahiptir. Ortasında beş köşeli, beyaz, açık ve koyu mavi, siyah ve altın renkli kabartmalar vardır. Ayrıca çini karoların üst kısımlarında yer alan rûmi ve hatai motifleri de dikkat çekicidir. Mihrap çinilerinin renk ve desenleri Timur döneminde Meşhet, Herat ve Semerkant’ta yapılmış benzerlerini andırmaktadır. Böylesine yakın benzerlikler aynı ekolü benimsemiş işçilerin her iki tarafta da çalışmış olduklarını akla getirmektedir. Ayrıca mihrabın solunda Gülistan’dan alınma bir beyit ile sağında Fatiha süresi yazılıdır.
Caminin yan mekanlarında nişler, alçı ocaklar ve dolaplar vardır. Buradaki pencere ve kapı üzerindeki çini yazılarda da Çelebi Sultan Mehmet’in, Osmanlı Devletinin geçirdiği tehlikeler ve bu konuda yapılması gereken el birliğine değinilmektedir.
Yeşil Cami mimarisi ile olduğu kadar çinileri ile de ün yapmıştır. Girişteki duvarlar altı köşeli lacivert çinilerle kaplanmıştır. Yan mekanların duvarları ise yerden iki metre yüksekliğe kadar altı köşeli koyu yeşil çinilerle bezelidir. Bu altı köşeli çinilerin arasında kalan üçgen yüzeyler firuze renkte küçük çini parçaları ile doldurulmuştur.
Yeşil Caminin ilginç bölümlerinden biri de hünkâr mahfelidir. Girişten oldukça dar merdivenlerle çıkılan hünkar mahfeli caminin şadırvan avlusu üzerinde, mermer balkonlu olarak içeriye hakim bir biçimde yerleştirilmiştir. Böylece Osmanlı mimarisinde hünkâr mahfeli ilk defa Yeşil Camide ortaya çıkmıştır. Buradaki çini bezeme caminin diğer bölümlerindekileri aratmayacak kadar güzeldir. Duvarlar 3 m. yüksekliğine kadar altı köşeli yeşil, açık ve koyu mavi arasında değişen çinilerle kaplanmıştır.Yapıldığı yıldan günümüze değin solmadan rengini koruyan bu çiniler üzerinde de onları yapan Mecnun Mehmet’in imzası bulunmaktadır.
Türk mezar anıtlarının en güzel örneklerinden olan Çelebi Sultan Mehmet’in türbesi caminin önündedir. Ayrıca Yeşil Deresi üzerindeki Babacan Köprüsü yanında bulunan Yeşil Medrese de günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Yeşil Medresenin karşısında, Yeşil Türbenin hemen yanında Yeşil Hamam ile Yeşil İmaretinden ise günümüze hiçbir kalıntı gelememiştir.
Şahadet Camisi (Osmangazi)
Bursa Tophane semtindeki Şahadet Camisi aynı zamanda Kale ve Saray Camisi olarak da anılmaktadır. Sultan I.Murad Hüdavendigâr tarafından 1365 yılında yaptırılmıştır. Şahadet isminin, Sultan I.Murad’ın Kosova’da şehit düşmesi üzerine verildiği sanılsa da bu doğru değildir. Camiye hiç gelemeyen padişahın şehitliği kabul olunamayacağı iddiası üzerine Bursa kadısı tarafından verilmiştir.
Cami ilk yapıldığında üç bölümlü, yan bölümleri tonozlu, orta bölümü de iki kubbelidir. İbadet mekanının üzerini toplam dokuz kubbe örtmektedir. Plan düzeni olarak Ulu Cami tipinin küçük bir örneğidir.
Son cemaat yeri olmayan, oldukça yüksek görünümde bir yapıdır. Minarenin arkasındaki bir kapı üzerinde bulunan 1328 tarihli kitabe onarım sırasında başka bir mescitten getirilmiştir. Uzun ikiz pencereleri, soldaki tek şerefesi ile caminin ilginç bir görünümü vardır.
Cami 1855 depreminde yıkılmış, 1890’da Bursa Valisi Mahmud Celaleddin Paşa tarafından onarılmıştır
İZNİK
Hacı Özbek Camisi (Çarşı Mescidi) (İznik) İznik Çarşısı içerisinde bulunan bu camiye aynı zamanda Çarşı Mescidi ismi de verilmektedir. Halk arasında da Çukur Cami ismi ile tanınmaktadır. Erken Osmanlı devri mimarisinin en erken örneklerinden olan bu camiyi Hacı Özbek 1333-1334 yıllarında yaptırmıştır. Kare planlı olan bu yapının üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe 7.90 m. çapında olup, önünde çapraz tonoz ve ayna tonozlu, iki sütunlu bir son cemaat yeri bulunuyordu. Caminin dış duvarlarında bir sıra taş, üç veya dört sıra tuğla dizileri ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Caminin son cemaat yeri 1959 yılında yol genişletilmesi sırasında yıkılmış ve bu arada kuzey duvarı da tahrip edilerek orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Caminin yıkılmış olan minaresi yapılmamıştır. Kitabesi İznik Müzesinde koruma altına alınmış, daha sonra caminin içerisindeki bir duvara yerleştirilmiştir.
Orhan Gazi Camisi (İznik)
Orhan Gazi Camisi, Yenişehir kapısı dışında yer almaktadır. İznik Müzesinde bulunan kitabesinden öğrenildiğine göre; Orhan Gazi tarafından 1334-1335 tarihlerinde yaptırılmıştır. Ancak kitabenin tarih kısmı kırık olduğundan bu konuda bazı çelişkiler bulunmaktadır. Büyük olasılıkla Osmanlıların İznik’i fethi sırasında Orhan Gazi tarafından yaptırılmıştır. Orhan Gazi Camisi tarlalar arasında, kalıntı halinde iken 1963 yılında Prof.Dr.Oktay Aslanapa tarafından burada yapılan kazı sonucunda yapının planı ortaya çıkarılmıştır. Bu plana göre, günümüze yalnızca duvar kalıntıları gelebilen yapı, ters T planlı, diğer ismi ile zaviyeli camiler grubunun öncüsüdür. Oktay Aslanapa’nın yaptığı kazılar sonucunda önünde beş bölümlü bir son cemaat yerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. İbadet mekanının ortası kubbeli olup, bunun iki yanında da iki yan mekan bulunmaktadır. Yapı, moloz taş, kaba kesme taş ve tuğladan yapılmıştır. Orhan Gazi Camisinin hamamı da sur dışında cami ile surlar arasında yapılmıştır.
Hacı Hamza Camisi (İznik)
İznik meydanında, belediye binasının önündeki meydanda yer alan Hacı Hamza Camisi, Erken Osmanlı mimarisinin ilk eserlerindendir. İznik Müzesinde bulunan kitabesine göre, Hazma Bin Erdem Şah tarafından 1345’te yaptırılmıştır. Mimarı Hacı Ali’dir. Hacı Hamza Camisi tek kubbeli camiler grubundan olup, önünde derin bir eyvan biçiminde son cemaat yeri bulunuyordu. İbadet mekanı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Eski resimlerinden öğrenildiğine göre, kalın kısa gövdeli bir minaresi bulunuyordu. Bu cami, 1930 yılında yıkılmış olup, bugün yerinde bir çay bahçesi bulunmaktadır.
Post Top Ad
Your Ad Spot
9 Şubat 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Post Top Ad
Your Ad Spot
Author Details
Ut wisi enim ad minim veniam, quis nostrud exerci tation ullamcorper suscipit lobortis nisl ut aliquip ex ea commodo consequat. Duis autem vel eum iriure dolor in hendrerit in vulputate velit esse molestie consequat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.